YAŞLANMA
Yaşlanma, insan hayatının olağan ve doğal bir süreci olarak karşımıza çıkmaktadır ve buna göre de insan doğasının kaçınılmaz bir parçası olarak nitelendirilmektedir. Yaşlanma sürecinde insan anatomisi ve fizyolojisinde yalnızca fiziksel değişiklikler değil aynı zamanda cilt ve deri üzerinde de semptomlar görülebilmektedir.
Yaşlanmaya ya da yaşlılık sürecine neden olan çeşitli etkenler bulunmaktadır ve yaşlanma temelinde genetik faktörlerden kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda vücuttaki ve cilt yüzeyindeki dokuların veya hücrelerin yenilerek iyileşme hızının bariz bir şekilde azalması, cilt yüzeyindeki esnekliğin kaybı, yer çekiminin etkisi, sigara, alkol ve benzeri kötü alışkanlıklar, güneşin zararlı ışınlarına maruz kalmak ile bazı kimyasal maddelerin cilde ve vücuda verdiği hasarlar gibi durumlarla ilişkilendirilmektedir. Dolayısıyla hasarlı olan ve haliyle yenilenmekte zorlanan cilt yüzeyi, parlaklığını yitirerek incelir.
Ciltte meydana gelen sarkmaların asıl nedeni ise; elastikiyetini kaybeden cildin mecburen yer çekimine karşı duramayarak sarkmasıdır.
Cildin güneşin zararlı ışınlarına fazla maruz kalması da ciltte oluşacak kırışıklık ve özellikle lekelenme gibi etkilere sebep olmaktadır.
Yaşam tarzındaki olumsuz değişikler ile dengesiz ve sağlıksız beslenme gibi faktörler de vücutta yaşlanma sürecini hızlandırmakta ve yenilenmesi gereken hücrelerin iyileşme hızını düşürmektedir.
Ancak belirtmek gerekir ki; yaşlanma etkilerine zemin hazırlayan en büyük nedenlerden biri sigara kullanımıdır.
YAŞLANMA KARŞITI BAKIM NEDİR VE NE İŞE YARAR? (ANTİ-AGİNG)
Yaşlanma sürecindeki bir insanda genel hatlarıyla cilt yüzeyinde kırışıklıklar, sarkmalar ve doğal ışıltının azalması gibi radikal problemler meydana gelmektedir ve bu sorunlar yaş aldıkça daha belirgin hale gelir. Yaşlanma karşıtı bakım yani Anti-aging uygulamalar ise; ciltte yaş aldıkça belirgin hale gelen bu durumları en aza indirgemeyi hedefleyen çeşitli uygulamalara verilen genel bir tanımdır. Tüm anti-aging uygulamalar, ciltte kırışıklıkları ve sarkmaları azaltmak ve önlemek için çalışırken aynı zamanda cildin ihtiyacı olan doğal ışıltıyı geri kazandırır. Başka bir ifadeyle anti-aging uygulamalar, daha genç bir cilt görünümünü sağlamayı ve korumayı hedeflerken, ciltteki yaşlanmaya bağlı olarak gelişen değişikliklere karşı mücadele etmeyi amaçlayan uygulamalar bütünüdür. Genel anlamda; yaşlanmak kaçınılmaz olsa da anti-aging uygulamalar sayesinde yaşlanmanın etkilerini yavaşlatarak yaşam kalitesini artırmayı amaçlamaktadır.
Ciltte ve cilt yüzeyinde zamanla meydana gelen nem bariyer dengesinin kaybolması, ciltte elastikiyet kaybı ve güneşin zararlı ışınları gibi birçok faktör doğal yaşlanma sürecini hızlandırmaktadır. Anti-aging uygulamalar ise tam olarak burada devreye girmektedir. Bu yöntemler, ciltteki yaşlanma etkilerini en aza indirmeyi hedefleyen ve cildin daha genç, daha sağlıklı ve daha dinç görünmesini sağlayan en etkili uygulamalardır ve gençliğin ışıltısını geri kazandırır. Anti-aging uygulamalar; ciltte oluşabilen kızarıklık, cilt bariyerinin korumasız kalışı ile meydana gelen nem dengesizliği, ciltte kuruma ve cilt tonu eşitsizliği gibi cilt problemlerini önlemeye yönelik olarak çalışmaktadır. Bahsi geçen bu önleyici ve tedavi edici etkileri ise; içeriğinde bulunan antioksidan, hiyalüronik asit, retinol ve C vitamini gibi maddelerden almaktadır. Düzenli olarak yapılacak anti-aging uygulamalar ile cilt daha sağlıklı, daha genç, daha canlı ve daha taze görünecektir.
Anti-aging uygulamalar denilince ilk akla gelen formülasyonlardan biri ve dermatologlarca en önemlisi; Retinol uygulamasıdır.
RETİNOL NEDİR VE NE İŞE YARAR?
Yağda çözünen vitaminlerden biri olan A vitamininin bir türü olarak karşımıza çıkan retinol, en sık adını duyduğumuz anti-aging uygulamalar arasında yer almaktadır. Retinol, yalnızca yaşlanma etkilerini önlemekle kalmaz aynı zamanda cilt lekeleri üzerinde aydınlatıcı bir etkiye sahiptir ve cildin doğal ışıltısını geri kazandırmaya yönelik etkin bir şekilde çalışmaktadır. Tüm bu özellikleri sebebiyle de uzmanlarca en çok önerilen bileşenlerden biridir.
Retinol, cilt gözeneklerinin tedavisi ve sivilce etkilerini (sivilce oluşumu ve sivilce izleri) azaltma gibi birçok amaca hizmet eden ve topikal olarak uygulanan bir bileşen olarak çok geniş bir kullanım alanına sahiptir.
Retinol, cilt üzerinde hücrelerin onarılması ve yenilenmesi konusunda vücutta bulunan kolajen ve elastin proteinlerini besleyip destekleyerek oldukça ideal çözümler sunan bir A vitamini versiyonudur.
Anti-aging ürünlerin içeriğinde çok sık bahsi geçen bu vitamin, asitten elde edilir ve özellikle yaşlanma belirtileri üzerinde mücadele ederek daha genç ve daha sağlıklı bir cilt görünümü için çalışır.
RETİNOL NASIL KULLANILIR?
Retinolü cilt bakım rutininize eklemeden önce, cilt üzerinde herhangi bir alerjik reaksiyona neden olup olmayacağını öğrenmek için kontrol amaçlı olarak çok küçük bir miktar cilt yüzeyine uygulamanızı öneriyoruz. Cilde uyguladığınız hafif ve küçük miktardaki retinol, birkaç gün içerisinde herhangi bir olumsuz semptoma neden olmazsa; cilt bakım rutininize güvenle dahil edebilirsiniz.
Başlangıç dönemlerinde retinolü, cildiniz alışana dek gün aşırı kullanmanızı öneriyoruz. Retinolün gün içerisinde en doğru kullanım zamanı; gün batımından sonra olacaktır. Çünkü retinol, güneş ışığının etkisi ile ayrışarak, cildinizi güneşin zararlı ışınlarına karşı hassas ve duyarlı hale getirebilir ki; bu istenmeyen bir durumdur. Bu sebeple retinol kullanımı esnasında, cildiniz güneş ışınlarına karşı daha hassas hale geleceğinden güneş koruyucu ürünleri cilt bakım rutininize dahil ederek bu adımı ihmal etmemenizi ve cildinizi olabildiğince korumanızı tavsiye ediyoruz.
Retinol uygulamasının ardından gözenekleri tıkamayan bir nemlendirici kullanmanız büyük önem arz etmektedir. Kullanacağınız nemlendirici, kuruluğa bağlı olarak gelişen irritasyon etkilerini önlemeye yardımcı olacaktır. Aynı zamanda retinol uygulama periyotlarından sonra cildinize uygulayacağınız nemlendirici bakım, cildin nem bariyer dengesini koruyarak cildin ihtiyacı olan nemi ve sağlığı cilde kazandıracaktır.
Hassas bir cilde sahipseniz ve alerjik reaksiyonlar geliştirebileceğinden endişe duyuyorsanız bir hekime muayene olarak başka çözüm yollarına yönelebilirsiniz.
RETİNOL UYGULAMALARINA HANGİ YAŞTA BAŞLANIR?
Retinol uygulamalarına erken yaşlarda başlamak, anti-aging etkisi sayesinde yaşlanma belirtilerini geciktirerek daha genç ve sağlıklı bir cilde kavuşmanızda etkin bir rol oynar. Ayrıca retinol kullanımına erken yaşlarda başlayarak, yaşlanmanın cilt üzerinde bıraktığı kırışıklık gibi olumsuz etkileri erkenden önleyebilirsiniz.
Eğer yaşlanmanın cilt üzerinde yaratacağı kırışıklık gibi olumsuz etkileri önlemek amacıyla kullanacaksanız; 35 yaşından sonra kullanmanızı öneriyoruz. Ancak ihtiyaç duyulması halinde 20 yaşından sonra da kullanılabilir.
Eğer retinolü, akne problemi ve cilt lekeleri için kullanacaksanız ya da bu sorunların önüne geçmek maksadıyla uygulayacaksanız daha genç yaşlarda da güvenle kullanabilirsiniz.
Yine de belirtmek gerekir ki; cildin sağlıklı gelişim süreci 20’li yaşlardan önce tamamlanmaya devam ettiğinden çok erken yaşlarda kullanılması önerilmez.